Kategoriler

CENNET VE CEHENNEM ŞUAN VAR MI?

Ehli sünnet’e göre cennet ve cehennem yaratılmış ve şu anda var olan iki mekandır. Ancak nerede olduğuna dair bilgimiz bulunmamaktadır. Mutezile âlimlerine göre ise cennet ve cehennem kıyamet kopup insanlar hesaba çekildikten sonra yaratılacaktır. Bu ayrılığa rağmen iki kesim, cennet ve cehenneme girmenin insanların hesaba çekilmesinden sonra gerçekleşeceği hususunda görüş birliği içinde oldukları gibi cennet ve cehennemin nerede olduğu veya olacağı konusunda kesin ve net bilgi vermezler.

Hz. Peygamber’in miraca çıkışı Kur’an’da geçtiği şekliyle İsra kısmı yani Mekke’den Kudüs’e kadar olan güzergah belli olmakla birlikte miraç kısmı güzergahı algımıza kapalı yani bilgimizin olmadığı bir alandır. Her ne kadar bazı hadislerde Hz. Peygamberin belli gök katlarında diğer bazı peygamberlerle görüştü bilgisi yer alsa da açık adres şeklinde bir birlik söz konusu değildir.

Peygamberimizin bazı cennet ve cehennem sahnelerini kendisine gösterilmesine gelince bazı kaynaklarda bu konular geçmekle birlikte gösterilen yerlerin nerede olduğu bilinmediği gibi gerçek bir cennet ve cehennem sahnesi olup olmadığı da açık değildir. Çünkü buna dair elimizde kesin bir malumat yoktur.

Kaldı ki İsra ve miraç gecesi bir mucizedir. Tabiatı gereği mucize olağan dışı yani sebep ve sonuç ilişkisi içinde gerçekleşmiş bir olay değildir. Bu yüzden bizim normal zaman ve mekan şartları içinde bu olayı kavramamız da mümkün görünmemektedir. Eğer bu konuda gelen bilgiler kesinse, buna dair aklın kabul edebileceği bir açıklama yapılabilir. Bu tür olayları tamamen akıldışı saymak doğru değildir.

Burada şu nokta önemlidir: insanların cennet ve cehenneme girişinin zamanı hesaptan sonra olacağına göre şu anda buralarda hiç bir insan yok demektir. Dolayısıyla şu an itibariyle gerçek anlamda bir cennet ve cehennem sahnesinin olması yani cennette nimete kavuşmuş veya cehennemde azap çeken bir insanın bulunması söz konusu olamaz. Öyleyse Peygamberimize miraç esnasında gösterilen sahnelerin temsil olması gerekmektedir. Temsil ifadesinin iki boyutu vardır. Birincisi olayın gerçek zamanı ve mekanı dışında, ancak gerçek bir kurgu ile gösterilmesi; ikincisi ise bir gerçeğin örnekleme yoluyla gösterilmesidir. Güncel hayatta ikincisi sıkça karşımıza çıkmaktadır. Bir evin planı, maketi veya resmi o evin kendisi değil, onun temsilidir. Bir insanın resmi veya şekline dair anlatımlar da aynı şekilde bir temsilidir. Roman, hikaye, tiyatro türü anlatılar da bir temsilidir. Bir tiyatro eserinin sahnede sergilenmesi ise bir temsilin gerçek şahıslar ve eşyalarıyla gösterime sunulmasıdır ki bu diğerlerinden çok farklıdır. Ama buna bile eskiler temsil demişlerdir ve bu kavram literatüründe kullanılmaktadır.

Allah’ın Hz. Peygambere miraç olayı esnasında cennet ve cehennem sahnelerini göstermesi yukarıdaki örnekler türünden bir temsil olması mümkün olmakla birlikte mucizevi bir şekilde gerçek bir sahneyi göstermesi de söz konusu olabilir. Çünkü olayın kendisi mucize olduğu için yukarıdaki temsil türlerinden biriyle bunu izah etmemiz mümkün görünmemektedir.

Benzer bir örnek Hz. Âdem’in yaratılışında bütün bir zürriyetinin bellerinden çıkarılarak ve onlara akıl ve irade verilerek “ben sizin Rabbiniz değil miyim?“ Sorusuna muhatap kılınmaları onların da “evet yarabbi sen bizim Rabbimizsin“ diye cevap vermeleri olayıdır. Buradaki temsil, zamanı ve mekanı aşan bir şekilde gerçek bir nesnenin veya olayın büyütülerek ya da küçültülerek gösterilmesidir. Bu gösterimde farklı bir figür kullanılmaması gerçekliğinin korunması tarafını; zamanın ve mekanın farklılığı ile büyütülmek ya da küçültülmek suretiyle gerçek boyutunun dışına çıkarılmış olması ise, temsil tarafını oluşturur. İlk yaratılışla ilgili bu yorumu gerçek olarak kabul etmemiz ancak böyle bir temsil yoluyla mümkün olur.

Bu örnekten yola çıkarak Hz. Peygamber’in miraç mucizesi sırasında cennet ve cehennem de gösterilen bir takım sahneleri de bu şekilde değerlendirmek ve yorumlamak gerekir. Benzer anlatımlar aslında Kur’an‘da bulunmaktadır. Örneğin hesap görüldükten sonra cehennemi hak etmiş olanların bir kısmı “ey Rabbimiz biz bir takım önderlerimize ve büyüklerimize uyumuştuk onlarda bizi yoldan saptırdılar. Ey Rabbimiz onlara iki kat azap ver ve onları rahmetinden olabildiğince uzak kıl” (Ahzab 33/67-68). “Kendilerine uyulan önder ve büyükler kendilerine uyanlardan kaçacakları, azabı görecekleri ve aralarındaki bütün ilişkilerin kopacağı o gün, o bir takım önderleri takip eden taraftar kitlesi tekrar dünyaya dönüşümüz olsa bugün bizden kaçtıkları gibi biz de bunların hepsinden kaçar ve kurtuluruz diyecekler. Yaptıkları işlerin nasıl bir boş pişmanlığa dönüştüğünü Allah onlara böylece gösterecektir. Onlar cehennem azabından asla çıkamayacaklardır.” ( Bakara 2/166-167). Kur’an’da anlatılan bu iki Sahne temsili olarak bir gerçeğin Allah tarafından dile getirilmesidir. Yüce Allah için zaman ve mekan sınırlaması bulunmadığı için gelecekte gerçekleşecek bir olayı tam olarak bilmesi ve anlatması da bir gerçektir. Ancak zaman ve mekan sınırlarıyla kayıtlı olan bizler için bu olayın anlatımı temsili olmaktan öteye geçemez. Ancak bu olayın gerçekleşeceği kesindir. Çünkü Allah Kur’an’da bildirmiştir.

KAYNAKÇA

Karadaş, Ç. (2019). İNANÇ KONUSUNDA BİLİNMESİ GEREKEN 88 SORU. İstanbul: Beyan.